Ana içeriğe atla

kanser notları

Bu Blogda Ara

Kanseri nasıl yendiler?

Eylül 18, 2006

Bağlantıyı al
Facebook
Twitter
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar

Radikal'den Hatice Yaşar'ın hazırladığı "Kanseri Nasıl Yendiler?" yazı dizisi çok güzel.
Mutlaka okuyun. Linkleri veriyorum:

Kanseri nasıl yendiler 1 / Umut Ünver'in öyküsü
Kanseri nasıl yendiler 2 / Violet Aroyo - Yeşim Yönter'in öyküleri
Kanseri nasıl yendiler 3 / Oyuncu Açelya Elmas'ın öyküsü
Kanseri nasıl yendiler 4 / Milletvekili Harun Akın'ın öyküsü
Kanseri nasıl yendiler 5 / Saadet Yağcı'nın öyküsü
Kanseri nasıl yendiler 6 / Dr. Gülseren Ünsün Engin'in öyküsü
Kanseri nasıl yendiler 7 / Alper Cellek ve Nejat Kaner'in öyküleri

Kanser savaşçıları

Bağlantıyı al
Facebook
Twitter
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Dr. Johanna Budwig'in keten tohumu yağı diyeti

Altı nobel ödüllü Alman doktor Budwig, şimdi yazacağımız beslenme kombinasyonunun vücudu kansere karşı koruduğunu ve kanserle savaşarak yenmesini sağladığını belirtiyor. Dr. Johanna Budwig, özellikle yağlar üzerine uzmanlaşmış bir biyokimyacı. Keten tohumu diyetini ilk kez 1951'de ortaya atıyor. Bu diyet 1990'da onkolog Dr. Dan C. Roehm M.D. tarafından yeniden ele alınıyor. Dr. Roehm bu diyetin dünyada kanserle savaşan gelmiş geçmiş en iyi ve başarılı diyet olduğunu belirtiyor. Budwig, diyetinin hem önleyici hem de iyileştirici olduğunu öne sürüyor. Beslenmede alınan linol-asit eksikliğinin oksidasyona sebep olduğunu ve bunun da kansere ve birçok kronik hastalığa yol açtığını söylüyor. Yararlı okside mayalar sebzeleri pişirirken veya kaynatırken yokoluyor veya korunması için etlere eklenen nitratlar bunları yok ediyor. Teori şu: Organizmadaki oksijen sülfürük kapsamlı içerikte protein yapıtaşları tarafından harekete geçirilir, böylece peynirdeki, fındıktaki, soğandaki ve pırasa

Mumya

Ne? TDK sözlüğünde " Birtakım özel ilaçlar kullanılarak bozulmayacak duruma getirilmiş olan ve kazılarla ortaya çıkarılan ceset" diye tarif ediliyor ve Farsça "mimiy" kelimesinden geldiği belirtiliyor. Biraz araştırınca bunun eski Yunanca'da da kullanılan bir kelime olduğunu öğrendim. Batıya "Mumio / Mumijo" gibi adlarla geçmiş. Bununla birlikte esas kaynağı olan Türk dünyasında (Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan...) tam karşılıklarını bilmesem de "Dağların Gözyaşları" ismiyle bilinen doğal bir "maddeye" verilen isim bu. Bunu Türkçemizde de çeşitli dergilerde "Mumijo / Mumio" gibi çeviri hatasıyla değil, "Mumya" ismiyle kullanmak daha doğru olacak. Gelelim "mumya" ile olan bağlantımıza... Konumuzun "bağışıklık sistemini" güçlendirmek olduğunu anladığımızda ve ben standart tedavi yöntemi olan interferona tepki duymaya başladığımda, ağabeyimin eşi Özge bir dergide Mumya konusunun sayfalarca

Geleneksel Tababet

Vücudun bir yerinde bir şey çıkıyorsa, bir yer ağrıyorsa bu semptomdur, yani gerçek hastalığın sonucudur, kendisi değildir. Vücut tamamen tek bir sistemdir ve sistemin bir yerindeki aksama başka yerlerde de çeşitli etkilere sebep olabilir. Bunu sezgisel olarak da anlayabiliriz. Eskiler de hep böyle düşünmüşler ve vücudu / hastayı tek bir sistem olarak ele almışlar, hatta kişiye özel reçeteler üretmişler. En önemlisi de "ne olursa olsun hastaya zarar vermeyeceksin" ilkesini benimsemişler. Böyle düşününce, 2005 yılında modern tıp, parmağımda oluşan bir siyahlıktan onu ancak keserek beni kurtarabildi. Yönteme baktıyoruz: Kesmek ! Zaten radyoloji de " yakmak " demek. Kemoterapi " zehirlemek "! Modern tıp işbu halde! Doktorların çoğu bilim adamı kimliklerini unutmuş ilaç prospektüsü okuru gibi davranıyor. Gözlerinde dolar işareti, kimi ilaç firmalarından alacağı yüzdenin peşinde, kimi muayenehanesinde fatura kesmeden daha çok kazanç elde etme derdinde. Neyse! B

Blogger tarafından desteklenmektedir